Güzel uyandım, uyanırım tabii. Kampa gidiyorum, fazlaca sevdiğim bir ekip ile. Trekkingde tanışıp kampa kadar yol aldık. Bolca keyif aldığım, birlikteyken hiç sıkılmadığım, kendimin farklı yönlerini tanıdığım bir ekip. 7 kişiyiz bu kamp, eksiklerimiz var 🙁
Carpediem kamp alanında, Kıyıköy'deyiz. Şuan saat 04:50.(02.07.22) Çadırımdan bildiriyorum. Herkes uyudu mışıl mışıl, ben yine ayaktayım. Aşırı yorgun ve aşırı mutlu olduğum anlarda uyuyamam. Bu gece de onlardan biri, mutluyum, çok. Mutluluğuma ek horlayan komşu çadırlar artı hunharca vıraklayan kurbağalar. Şimdi söyleyin, uyuyamamakta haksız mıyım?🤔
1 Temmuz'a dönelim.Gün benim için kendiliğinden beni bulan uğurböceği ile başlamıştı,elime kondu ve uçtu..
Tüm dilekler oluyor diyebilir miyiz? Bence diyebiliriz.
Hafta sonu burdayız. Geçen yıl da burada kamp yapmıştım, bir gece ve hafta içi idi. İyi vakit geçireceğimiz umuduyla çıktık yola, geçirdik de. Maruz kaldığımız sesler haricinde. Kısa bir yolculuğun ardından alandaydık. Koyulduk evlerimizi inşa etmeye. Ev diyorum çünkü buraya ait hissediyoruz, çadırımıza. Ruhum hep özgür, hep maceraperest, hep doğaya hayran. Kendimi buluyorum, kendim oluyorum. Belki de hiç olmadığım kadar doğal,doğanın kalbinde oluyorum. Kalbim doğa oluyor. Beni kendime getiren doğa sanırım. Benim ben olmamı sağlayan, beni ben yapan. Özüme dönüyorum. Seviyorum, çok seviyorum. Kendimi dinliyorum, dinledikçe keşfediyorum. Keşfettikçe daha çoğunu istiyorum. Doyumsuzum. Hayaller kuruyorum. Sonra o hayallerde kaybolup gidiyorum. Bazen bulunduğum ortamda bedenim kalıp ruhum düşlediğim hayallerde oluyor. Zihnimin içinde canlanan koskoca bir dünya. Beni ben yapan bir dünya. Ruhum aç, ruhum buna aç. Küçük adımlarla doyurmaya çalışıyorum. Ne zaman tam doyurabilirim bunu da bilmiyorum. Sanırım hiç doymayacak. Ve sanırım bu doyumsuzluk beni hiç yormayacak. İyi hissediyorsam, iyi hissettiriyorsa sonuna kadar gidebilirim. Şuan doyuramadığım sadece ruhum değil, karnım da aç😅 Kamp alanına kurulmuştuk, kahvemizi de içtik. Kamp sandalyelerimizden asla kıpırdamadan, oturduğumuz yerden😅 menü çıkardık diyebilirim. Domates çorbası, noodle üzerine ton balık ve mısır. Hunharca yedik, güzel yedik. Son lokmaları güçlükle yuttuk. Epey de lezzetli yapmışız. Tatlı yemelerin acı kusması olur, bilirim. Mideler taş. E hadi biraz yürüyelim. Sahilin yolunu tutmuşuz, akşam üzeri. Kumların üzerine çökmüşüz. Karadeniz her zamankinden sakin, kime ne vermesi gerektiğini biliyor. Zaten hep öyle değil mi? Ne istersen bu koca evren sana onu verir. O zaman sonsuz isteyelim, karşımızda duran mavilik gibi sonsuz. Mavi bizi hapsetmiş gibi. Bildiğimiz hapis değil bu. Güzel, en çok kendin olabildiğinden. Bir de sohbet eklemişiz, ohh mis. Daha ne olsun? Hadi söyleyin. Söyleyemezsiniz, eksik yok hatta siz de bu dinginliğin içinde, burda olmak istediğiniz. E hadi koşun! Kendinizi ait hissettiğiniz yeri bulun. Ne istiyorsanız onu düşleyin, arayın, zorlayın. Kabuktan çıkmadan olmuyor. Ben de kabuğumda mutluydum, çünkü kabuk dışını bilmiyordum. Ufak ufak keşfettikçe baktım aslında kendime yol alıyorum. Dedim bu kabuk niye var? Kabuğu at, yola devam et. Kolay olmuyor tabi öyle hemen geri de bırakmak. Ben de henüz bırakabilmiş değilim. Ama bunun için çabalıyorum. Küçük bir adım da olsa atıyorum her gün. Şuan kabuğumdan çıktım ama yine yanımda taşıyorum. Bir gün bir yerde onu kendi ellerimle bırakacağım bir köşeye, bunu biliyorum. Siz de kabukla kabuk olmayın, bırakın, terkedin,vazgeçin, özgürleşin.
En son dalgaların huzurlu sesini dinliyorduk değil mi? Orda bir kaybolmuşum ben. Dalgalar çekivermiş içine, kumlarla sürüklemiş, ıssız bir köşeye iteleyivermiş; kendime, içime, duygularıma. Yapmak istediğim de bu. Kendime yol almak. Yol demişken.. Ekip yoldaydı en son. Alana yönelmeliyiz.
Ve geldiler. İskeleye kurulmuşuz, sohbete tutulmuşuz. Herkes birbirini özlemiş, en son kampın üzerinden epey geçmiş. Konuşulacaklar birikmiş. Yeni planlara açız, planlar yapılmış. Saat geçiyor bir bir dökülüyor herkes çadırlara. En son dökülenin ben olduğumu yukarıda söylemiştim, yine söyleyeyim. Kendimi kampların son uyuyanı ilan ediyorum. Dökülmeden önce sahil diye tutturmuş, gitmek istiyorum. Herkes uyumaktan yana. Kaç kez tekrarladım dikkate alınmadım, alınmak istenmedim. Sağlık olsun. 😏
Sabah olmuş, bizi neler bekliyor? Upuzun bir gün geçirdik, en bitmeyeninden. Epey de yorulmuşuz, bunu günü bitirdiğimizde daha net hissettim.Gün kısık gözlerle uyanarak başladı, saçlarımı yıkadım, sonrasında öğrendim ki duş suyu dereden, Pabuçdere'den. Miss 😅
Kahvaltı hazırlığına giriştik. 7 kişilik dev kadro güzel bir kahvaltı ettik, maaile bulaşık yıkadık, o da mükemmeldi. Kendimi de yıkadım😅 Filtre kahvemizi içtik, deniz için hazırlandık. Kıyıköy plajının sol tarafındaki tepeyi aşarak az insan çok huzur düşüncemizle bir kaç kişinin olduğu plaja ulaştık. Yosunlu birden derinleşen Karadeniz'in bu plajına atıverdik kendimizi, su ılık. Terliklerle trekking yapmadık da demeyiz. Güzel bir parkurdu gidiş- dönüş yolu. Manzarayı hemen sizlerle de paylaşayım.
Ve kamp alanımıza ulaştık, göl bisikleti için hazırlandık. Göl diyorum da deredeyiz biz, dere bisikleti diyelim. Güzel fotoğraf karelerimiz olmasın mı? Tabiki olsun.
Tutunacak dalımı aradım buldum 😅 Fotoğrafı ekliyorum hemen😅 Doğa kucağını açmış bekliyor beni,yadırgamadan 🐨
Macera dolu ruhumu yansıtıyor bence bu. Ağacın kırılma, benim derenin derinliklerine inivermem düşüncesi tabiki aklımdan geçti, bir ihtimal sonuçta😅 Bir iki kulaç atıp çıkıveririm, hem Pabuçdere'de yüzmeyi de deneyimlerim, tabi bataklık beni içine çekmezse😅 Hem de gece sınırsız vıraklayan kurbağalara yaptıklarının hoş olmadığını anlatıveririm.
Bisikletin ardından yemek için köy merkezini tuttuk. Hiç birimizin yemek hazırlayacak gücü yok. Bir köfteciye oturduk, siparişimiz alınmadı😅 Sadece 'Soğan olsun mu?' sorusunu aldık . Onlar karar vermiş, porsiyon köfte yiyoruz😄 İçeçek seçme hakkını bize tanıdıkları için teşekkürlerimizi sunarız.
Dondurma da olmalı bunun üzerine diyerek koyulduk aramaya. Ama külahta olsun. Halka sorduk, bir abi neredeyse yolun yarısında bize eşlik ederek tarifledi yolu. Abi gel, sana da ısmarlarız diyecek moda geldik.😅 Dondurmaları aldık ve tepedeyiz, Pabuçdere 'yi bir de burdan gözlemleyelim, gün de batıyor 🌄
Dopdolu bir gün oldu, artık köşemize çekilip dinlenme vakti. Sandalyelerimize kurulduk. Dinlenme modunu açmıştık ki o da ne? Dört bir yandan müzik sesi, üç ayrı düğün var, üç! Kurbağalar vıraklamaya devam ediyor. Kamp alanında aşırı bir kalabalık, herkes bir şeylerle uğraşıyor, kimisi yeni gelmiş çadır kuruyor, kimisi mangal, kimisi son ses müzik, kimisi yüksek doz gürültü.. Bir yandan elektrik gelip gidiyor, sabah bulaşıkları yıkarken de su gitmişti. Bulaşık suyu dereden değilmiş bu arada. Kıyıköy'de kamp hayatımızın bitişinin resmidir bu. Kıyıköy'e veda kampı. Nezaman geliriz bir daha meçhul. 🤷 Gece sessizliğinin tadını çıkarmaya çalıştık yorgun bedenlerimizle. Sabaha karşı uyuduk, erken saatlerde ayaktayız, enerjimiz tam. 3 temmuz, bugün ayrılıyoruz. Kahvaltı hazırlığı başladı yine, tabi kahve keyfinden sonra. Tıka basa doyacağımız bir kahvaltı. Bugünü dinlenmeye ayırdık. Kendi başımıza. Ne kadar okey,tavla muhabbeti dönse de yanaşmadı kimse. Herkes kendiyle mutluydu ya da sükunete aç. Ben de kamp sandalyemi dereye doğru yönelttim başladım kalemimle konuşmaya. Çadırda başlamıştım, burda sonlandıracaktım, bir kısmı eve kaldı😊 Müziği açtım ritme ayak uydurarak yazdım Pabuçdere manzarasında. Geçirdiğim en keyifli anlardan biri. Epey vakit geçirmişim.
Dün bisiklet turuna katılamayanlar vardı, bugün tekrarlamalıyız gitmeden, sandal olsun bu kez.
Güneşte epey tepede. Kızdırıcı sıcak altında başladık sürüklenmeye. Ben tura keyifçi kontenjanından katılacağım pazarlığını yapmıştım baştan, öyle de oldu. Tıpkı şu tospikler gibi 🥰
Ha diğerleri kürek çekebildi mi? Hayır 😅 Sağa sola debelendik durduk. Dünkü kadar yol alamadık. Birkaç dakikalık ben de denemek istedim. 360° değil, 720°lik bir dönüş yaptım ve zirvede bırakıp keyif köşeme kuruldum. Kabul ediyorum keyifçi olarak da olsa o sıcakta sandalda olmak iyi fikir değildi. İndiğimde enerjim sömürülmüş, midem bulanıyordu. Dönme vakti geldi, çadırımı toplamam gerek, ona bile enerjim yok. O an benim için dünyanın en zor işi. Her zaman keyif ile yaptığım şey o an işkence. Zor da olsa toparlandık. Dönüş yolunda sessizlik hakimdi, yarısında uyudum.
Ve eve geldim, anahtarı bulamıyorum, kapıda kaldık iyi mi? Çilingire ramak kalmıştı ki dipsiz kuyulardan çıkıverdi anahtar 😅
Veda demiştim Kıyıköy'e. Sessizlik sakinlik ararken bulduklarımız bizi buna ikna etti. Kıyıköy'de yaptığım üçüncü kamptı. Burda noktalanması gerekiyormuş, gel kucaklaşalım, vedalaşalım. Hoş kal Kıyıköy 🙋