15 Ekim 2022 Cumartesi

Su Altında 👌


Deniz sevdalısı bilirdim kendimi. Otur kumsala saatlerce izle, dalgalar alıp sürüklesin, iyot kokusunu çek ciğerlerine. Kumsalda deniz kabuğu ara, her gittiğin kumsaldan bir iki kabuk at cebine. Kayalık, dağ varsa çık bir de ordan seyret manzarayı, kapıl yine maviliğe. Güneş epey kızdırıcı. Atla, iki kulaç at serin sularda. İlerle, derinliğe ilerle, hırs eşlik etsin kulaçlarına, git gidebildiğin kadar ama su yüzeyinde, hep yüzeyde ol, panik eşlik etmesin, telaş,korku ardından gelmesin..

Nefesim yetmeyecek korkusuyla su altında yüzemem, gözlerimi açamam. Ya boğulursam?
Ya çıkamazsam? Bu düşüncelerle boğulurken  su altını düşünmemişim hiç. Başkalarının deneyimlediği su altını görmüş, onlarla yetinmişim. Doğaya aşık biri bununla nasıl yetinir? O dünyadan nasıl uzak kalır? Geç demeyeceğim ama üzgünüm bu zamana kadar bu deneyimden uzak kalmama.

Maske-snorkel denedim, baktım ki su altı muhteşem. Ki Marmara'da denedim bunu, tam berrak bile değildi. Hele ki dalgalar geliyorsa bir bir, görüşü siz düşünün..

Ardından koştuk dalış merkezine. Deneme dalışı yapıcam. Hem hevesli, hem mutlu, bir yandan tedirgin. Hep deneyimlemek istediğim dalışa çok yakınım. Soluğu Saros Körfezi'nde aldık. Zırhları kuşandık, atladık Saros'un kucağına. Kabulleniverdi o da hemen beni. Yapmam gereken tek şey gözlemlemek tabi, dalış hocam gerisini hallediyor.😅
Tatlı tecrübe diyelim, maskemin içine su doluverdi😲 Tabi öncesinde tahliye eğitimi almıştık, hocamın desteğiyle çıkarıverdik suyu. 5-6 metre inmişiz, 20-25 dakikalık bir dalış. Güzel.. Maskenin su alması o an panik etkisi yaratsa da dalış eğitimi kararını aldığımda beni mutlu etti. Maske tahliye becerisinde tecrübeliyiz. 😜😅

Neden daha fazlası olmasın? Görmem gereken canlılığı, derinliği göremedim henüz. 5-6 metre bile tedirgin etse de beni (ki bu tedirginlik çok normal, su yüzeyi harici yüzemiyorum) neden daha diplere ulaşmayayım? Kararlar verildi, eğitim alıyoruz. 👌

'Eğitim alacağım' cümlesini kurmak o gün gelene kadar çok kolaydı benim için. Gün gelince yaşadığım stres, panik,heyecan, korku, her ne varsa nirvanada 😅 Unuttum keyif kelimesini, yapabilecek miyim telaşına kapıldım. Nasıl yani hem su altında olacağım, hem maskemi çıkarıp geri takacağım, hem regülatörü atıp havasız kalacağım, bulup geri takacağım🤯 Olacak iş mi bu şimdi? Kafamda epey büyütmüşüm, su altına ilk indiğimde o stres devam etse de kısa sürede adapte oluverdim. Sanki oraya aittim, daha önce de ordaydım. Asıl kafamda büyüttüğüm eğitimi tamamlayıp tamamlayamayacağım stresiymiş. Becerileri tamamlayıp 18 metre dalışına geçtiğimde bunun farkına vardım. 

Kısa bir tekne yolculuğu ardından ilk gün Akvaryum Koyu'nda becerileri tamamlayıp, ikinci gün Armutlu Su Koyu'nda devam ettik. 
İlk 18 metre dalışım da Armutlu Su'da.

Deniz, Datça mükemmel 👌
Datça Reef Diving ailesinin samimiyeti, içtenliği eşliğinde artık CMAS 1* dalıcıyım. 😎 Bunu söylemek su altı dünyasına ait olanlar için hiçbir şey, benim için çok şey. 😍 Devamı gelecek biliyorum 🤓

Bilinmeyeni keşfetmek yeni bir ufuk açtı, aşina olmadığım dünyanın içinde olmak bambaşka hissettirdi. 'Evet, yapabildim' cümlesi su altında daha da anlamlandı.

İlk günkü yorgunluğun tadı hâlâ damağımda olsa da başarabilmenin dinginliği, mutluluğu bunun önünde.

Tüm gürültülerden uzak uçsuz bucaksız bir diyar, sürekli ilerlemek istediğim.
Bir adım ötesinin hayalini kurduğum.  Su altında tanımadığım tüm canlılarla tanışma, tokalaşma isteğim. Onlara ait olan dünyada küçüçük bir yer edinme çabam. Ve daha dahası.. 

Müren, aslan balığı, deniz tavşanı ile tanıştık, sonraki dalış için sözleştik 😉

Ne yeryüzünde, ne gökyüzünde hissedebilirdim kendimi. Su altında, su altında uçtum, alabildiğince..
Datça Reef Diving ve ilk buddy me sevgiler..🙋‍♀️❤️





4 Temmuz 2022 Pazartesi

Kıyıköy'e Veda Kampı 🏕️

Güzel uyandım, uyanırım tabii. Kampa gidiyorum, fazlaca sevdiğim bir ekip ile. Trekkingde tanışıp kampa kadar yol aldık. Bolca keyif aldığım, birlikteyken hiç sıkılmadığım, kendimin farklı yönlerini tanıdığım bir ekip. 7 kişiyiz bu kamp, eksiklerimiz var 🙁 Carpediem kamp alanında, Kıyıköy'deyiz. Şuan saat 04:50.(02.07.22) Çadırımdan bildiriyorum. Herkes uyudu mışıl mışıl, ben yine ayaktayım. Aşırı yorgun ve aşırı mutlu olduğum anlarda uyuyamam. Bu gece de onlardan biri, mutluyum, çok. Mutluluğuma ek horlayan komşu çadırlar artı hunharca vıraklayan kurbağalar. Şimdi söyleyin, uyuyamamakta haksız mıyım?🤔 
 1 Temmuz'a dönelim.Gün benim için kendiliğinden beni bulan uğurböceği ile başlamıştı,elime kondu ve uçtu..
Tüm dilekler oluyor diyebilir miyiz? Bence diyebiliriz.

Hafta sonu burdayız. Geçen yıl da burada kamp yapmıştım, bir gece ve hafta içi idi. İyi vakit geçireceğimiz umuduyla çıktık yola, geçirdik de. Maruz kaldığımız sesler haricinde. Kısa bir yolculuğun ardından alandaydık. Koyulduk evlerimizi inşa etmeye. Ev diyorum çünkü buraya ait hissediyoruz, çadırımıza. Ruhum hep özgür, hep maceraperest, hep doğaya hayran. Kendimi buluyorum, kendim oluyorum. Belki de hiç olmadığım kadar doğal,doğanın kalbinde oluyorum. Kalbim doğa oluyor. Beni kendime getiren doğa sanırım. Benim ben olmamı sağlayan, beni ben yapan. Özüme dönüyorum. Seviyorum, çok seviyorum. Kendimi dinliyorum, dinledikçe keşfediyorum. Keşfettikçe daha çoğunu istiyorum. Doyumsuzum. Hayaller kuruyorum. Sonra o hayallerde kaybolup gidiyorum. Bazen bulunduğum ortamda bedenim kalıp ruhum düşlediğim hayallerde oluyor. Zihnimin içinde canlanan koskoca bir dünya. Beni ben yapan bir dünya. Ruhum aç, ruhum buna aç. Küçük adımlarla doyurmaya çalışıyorum. Ne zaman tam doyurabilirim bunu da bilmiyorum. Sanırım hiç doymayacak. Ve sanırım bu doyumsuzluk beni hiç yormayacak. İyi hissediyorsam, iyi hissettiriyorsa sonuna kadar gidebilirim. Şuan doyuramadığım sadece ruhum değil, karnım da aç😅 Kamp alanına kurulmuştuk, kahvemizi de içtik. Kamp sandalyelerimizden asla kıpırdamadan, oturduğumuz yerden😅 menü çıkardık diyebilirim. Domates çorbası, noodle üzerine ton balık ve mısır. Hunharca yedik, güzel yedik. Son lokmaları güçlükle yuttuk. Epey de lezzetli yapmışız. Tatlı yemelerin acı kusması olur, bilirim. Mideler taş. E hadi biraz yürüyelim. Sahilin yolunu tutmuşuz, akşam üzeri. Kumların üzerine çökmüşüz. Karadeniz her zamankinden sakin, kime ne vermesi gerektiğini biliyor. Zaten hep öyle değil mi? Ne istersen bu koca evren sana onu verir. O zaman sonsuz isteyelim, karşımızda duran mavilik gibi sonsuz. Mavi bizi hapsetmiş gibi. Bildiğimiz hapis değil bu. Güzel, en çok kendin olabildiğinden. Bir de sohbet eklemişiz, ohh mis. Daha ne olsun? Hadi söyleyin. Söyleyemezsiniz, eksik yok hatta siz de bu dinginliğin içinde, burda olmak istediğiniz. E hadi koşun! Kendinizi ait hissettiğiniz yeri bulun. Ne istiyorsanız onu düşleyin, arayın, zorlayın. Kabuktan çıkmadan olmuyor. Ben de kabuğumda mutluydum, çünkü kabuk dışını bilmiyordum. Ufak ufak keşfettikçe baktım aslında kendime yol alıyorum. Dedim bu kabuk niye var? Kabuğu at, yola devam et. Kolay olmuyor tabi öyle hemen geri de bırakmak. Ben de henüz bırakabilmiş değilim. Ama bunun için çabalıyorum. Küçük bir adım da olsa atıyorum her gün. Şuan kabuğumdan çıktım ama yine yanımda taşıyorum. Bir gün bir yerde onu kendi ellerimle bırakacağım bir köşeye, bunu biliyorum. Siz de kabukla kabuk olmayın, bırakın, terkedin,vazgeçin, özgürleşin.
En son dalgaların huzurlu sesini dinliyorduk değil mi? Orda bir kaybolmuşum ben. Dalgalar çekivermiş içine, kumlarla sürüklemiş, ıssız bir köşeye iteleyivermiş; kendime, içime, duygularıma. Yapmak istediğim de bu. Kendime yol almak. Yol demişken.. Ekip yoldaydı en son. Alana yönelmeliyiz.
Ve geldiler. İskeleye kurulmuşuz, sohbete tutulmuşuz. Herkes birbirini özlemiş, en son kampın üzerinden epey geçmiş. Konuşulacaklar birikmiş. Yeni planlara açız, planlar yapılmış. Saat geçiyor bir bir dökülüyor herkes çadırlara. En son dökülenin ben olduğumu yukarıda söylemiştim, yine söyleyeyim. Kendimi kampların son uyuyanı ilan ediyorum. Dökülmeden önce sahil diye tutturmuş, gitmek istiyorum. Herkes uyumaktan yana. Kaç kez tekrarladım dikkate alınmadım, alınmak istenmedim. Sağlık olsun. 😏
Sabah olmuş, bizi neler bekliyor? Upuzun bir gün geçirdik, en bitmeyeninden. Epey de yorulmuşuz, bunu günü bitirdiğimizde daha net hissettim.Gün kısık gözlerle uyanarak başladı, saçlarımı yıkadım, sonrasında öğrendim ki duş suyu dereden, Pabuçdere'den. Miss 😅 
Kahvaltı hazırlığına giriştik. 7 kişilik dev kadro güzel bir kahvaltı ettik, maaile bulaşık yıkadık, o da mükemmeldi. Kendimi de yıkadım😅 Filtre kahvemizi içtik, deniz için hazırlandık. Kıyıköy plajının sol tarafındaki tepeyi aşarak az insan çok huzur düşüncemizle bir kaç kişinin olduğu plaja ulaştık. Yosunlu birden derinleşen Karadeniz'in bu plajına atıverdik kendimizi, su ılık. Terliklerle trekking yapmadık da demeyiz. Güzel bir parkurdu gidiş- dönüş yolu. Manzarayı hemen sizlerle de paylaşayım.  Ve kamp alanımıza ulaştık, göl bisikleti için hazırlandık. Göl diyorum da deredeyiz biz, dere bisikleti diyelim. Güzel fotoğraf karelerimiz olmasın mı? Tabiki olsun.
Tutunacak dalımı aradım buldum 😅 Fotoğrafı ekliyorum hemen😅 Doğa kucağını açmış bekliyor beni,yadırgamadan 🐨
Macera dolu ruhumu yansıtıyor bence bu. Ağacın kırılma, benim derenin derinliklerine inivermem düşüncesi tabiki aklımdan geçti, bir ihtimal sonuçta😅 Bir iki kulaç atıp çıkıveririm, hem Pabuçdere'de yüzmeyi de deneyimlerim, tabi bataklık beni içine çekmezse😅 Hem de gece sınırsız vıraklayan kurbağalara yaptıklarının hoş olmadığını anlatıveririm.
Bisikletin ardından yemek için köy merkezini tuttuk. Hiç birimizin yemek hazırlayacak gücü yok. Bir köfteciye oturduk, siparişimiz alınmadı😅 Sadece 'Soğan olsun mu?' sorusunu aldık . Onlar karar vermiş, porsiyon köfte yiyoruz😄 İçeçek seçme hakkını bize tanıdıkları için teşekkürlerimizi sunarız.
Dondurma da olmalı bunun üzerine diyerek koyulduk aramaya. Ama külahta olsun. Halka sorduk, bir abi neredeyse yolun yarısında bize eşlik ederek tarifledi yolu. Abi gel, sana da ısmarlarız diyecek moda geldik.😅 Dondurmaları aldık ve tepedeyiz, Pabuçdere 'yi bir de burdan gözlemleyelim, gün de batıyor 🌄 
Dopdolu bir gün oldu, artık köşemize çekilip dinlenme vakti. Sandalyelerimize kurulduk. Dinlenme modunu açmıştık ki o da ne? Dört bir yandan müzik sesi, üç ayrı düğün var, üç! Kurbağalar vıraklamaya devam ediyor. Kamp alanında aşırı bir kalabalık, herkes bir şeylerle uğraşıyor, kimisi yeni gelmiş çadır kuruyor, kimisi mangal, kimisi son ses müzik, kimisi yüksek doz gürültü.. Bir yandan elektrik gelip gidiyor, sabah bulaşıkları yıkarken de su gitmişti. Bulaşık suyu dereden değilmiş bu arada. Kıyıköy'de kamp hayatımızın bitişinin resmidir bu. Kıyıköy'e veda kampı. Nezaman geliriz bir daha meçhul. 🤷 Gece sessizliğinin tadını çıkarmaya çalıştık yorgun bedenlerimizle. Sabaha karşı uyuduk, erken saatlerde ayaktayız, enerjimiz tam. 3 temmuz, bugün ayrılıyoruz. Kahvaltı hazırlığı başladı yine, tabi kahve keyfinden sonra. Tıka basa doyacağımız bir kahvaltı. Bugünü dinlenmeye ayırdık. Kendi başımıza. Ne kadar okey,tavla muhabbeti dönse de yanaşmadı kimse. Herkes kendiyle mutluydu ya da sükunete aç. Ben de kamp sandalyemi dereye doğru yönelttim başladım kalemimle konuşmaya. Çadırda başlamıştım, burda sonlandıracaktım, bir kısmı eve kaldı😊  Müziği açtım ritme ayak uydurarak yazdım Pabuçdere manzarasında. Geçirdiğim en keyifli anlardan biri. Epey vakit geçirmişim. 
Dün bisiklet turuna katılamayanlar vardı, bugün tekrarlamalıyız gitmeden, sandal olsun bu kez. Güneşte epey tepede. Kızdırıcı sıcak altında başladık sürüklenmeye. Ben tura keyifçi kontenjanından katılacağım pazarlığını yapmıştım baştan, öyle de oldu. Tıpkı şu tospikler gibi 🥰
Ha diğerleri kürek çekebildi mi? Hayır 😅 Sağa sola debelendik durduk. Dünkü kadar yol alamadık. Birkaç dakikalık ben de denemek istedim. 360° değil, 720°lik bir dönüş yaptım ve zirvede bırakıp keyif köşeme kuruldum. Kabul ediyorum keyifçi olarak da olsa o sıcakta sandalda olmak iyi fikir değildi. İndiğimde enerjim sömürülmüş, midem bulanıyordu. Dönme vakti geldi, çadırımı toplamam gerek, ona bile enerjim yok. O an benim için dünyanın en zor işi. Her zaman keyif ile yaptığım şey o an işkence. Zor da olsa toparlandık. Dönüş yolunda sessizlik hakimdi, yarısında uyudum.
Ve eve geldim, anahtarı bulamıyorum, kapıda kaldık iyi mi? Çilingire ramak kalmıştı ki dipsiz kuyulardan çıkıverdi anahtar 😅
Veda demiştim Kıyıköy'e. Sessizlik sakinlik ararken bulduklarımız bizi buna ikna etti. Kıyıköy'de yaptığım üçüncü kamptı. Burda noktalanması gerekiyormuş, gel kucaklaşalım, vedalaşalım. Hoş kal Kıyıköy 🙋

1 Temmuz 2022 Cuma

Kırmızı başlıklı kız vs kurt 🐺


- Bundan sonra bir daha annenin sözünden dışarı çıkmayacaksın. Doğru yoldan ayrılarak,
yalnız başına ormanların içinde dolaşmayacaksın!

Çocuklarınıza masal anlatın, ama böyle bitmesin.

Her zaman bildiğimiz ve güvendiğimiz yollardan gitmeliyiz, evet. Hayat bizi şaşırtabilir, evet. Ama siz eğer kendinizden emin olursanız, KENDİNİZE güvenirseniz, en doğru yol o yoldur. Bence çocuklarınıza önce bunu aşılayın.

Sizin doğrunuz çocuğunuzun en yanlışı olabilir.
Doğru neye göre, kime göre? Bunu hiç bir zaman bilemeyiz.
Bizim için en doğru olan belki de orman 🐿️ 
O zaman haydi! Yol alalım ormana, dereye, doğaya, ağaca, çiçeğe, böceğe..
Kurtlar elbet karşımıza çıkacak, ama biz onun üstesinden de geliriz😎
Yemyeşil doğanın içinde kırmızı başlığınızı takın, kırmızı olsun, kamufle olmasanız da olur, siz zaten doğaya aitsiniz, doğa sizi sarar, kucaklar. Belki bir yerde kendinizi bulursunuz. İşte ozaman, kendinizi bulduğunuz an özgürleştiğiniz andır!

25 Haziran 2022 Cumartesi

Bolu'nun Ardından Safranbolu 🏚️

Bolu keşfimize soğuk hava son noktayı koymuştu. Yedigöller yoğun kardan kapalı, gidemiyoruz. Yakın mesafe Safranbolu. Merak ettiğimiz bir yer. Bizim de koca bir günümüz var. Madem bu kadar yakınız hadi bugünümüzü orda geçirelim🤸‍♀️ O mimariyi solumadan bu diyardan göçmeyelim. Kiralık aracımız hâlâ bizde. Bolu il sınırından çıkıp Safranbolu'ya rotayı oluşturduk ki il sınırını mm çıkmış iken telefon susmuyor. 'Nereye gidiyorsunuuz, il dışına çıktınız?' Sakin abi, ne kaçıyoruz, ne de arabanı kaçırıyoruz. Sana da çıtlatmıştık zaten gidebilme ihtimalimizi. Çizdiğimiz rotanın hepsine hâkim olduğunu bu arayışından anladık, tekrar güvensizliğe değinmek istemiyorum 😅 Yolculuk seviyorum, yol güzel. Müziğin melodisi, kahvenin kafeini, bir de benim ki gibi bir arkadaşınız varsa yanınızda eminim siz de saatlerce yol alabilirsiniz.
Ufuktan göründü Safranbolu. Mimarisini sevdim ben. Tüm evler aynı gibiydi. Genel bakış iyi. Fakat pandemiden mi mevsimden midir bilmem ama içimiz kıpır kıpır olmadı. Bir canlılık yoktu. Çarşıyı dolandık, safran lokumu, safran kolonyası, safran sabunu derken safran kahvesiyle noktalamalıydık bu çoşkuyu.
Bilen bilir nikel alerjim kaynaklı el egzamam var. Ah neler denedim geçsin diye. Hep kandım, kandırıldım boş vaadlerle. Safranın binbir türü varken benim egzama mı iyi gelmeyecek? Tabiki gelmeyecek, gelmedi. Bunu umut dolu kalbimle  bir sürü sabun , vazelin alıp dönüşte denediğimde anlamış oldum, artık bazı şeyler için çok geçti.
Yüzyıllara meydan okuyan, tarih kokan Safranbolu. UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine eklenmiş. El değmemiş doğanın içinde el değmemiş mimari bizi içine alıverdi. Tarih kokan sokakları adımlarken keyif aldık. Tek sıkıntı gitmek için yanlış mevsimi seçmemiz. Yazın ve baharda gitmenizi öneririm. Cam terasa da değindiğimde mevsim konusunda hemfikir olacağımızı düşünüyorum.
Sosyal medyada gördüğüm kanyon manzarasını arıyorum. Kış, ocak ayındayız. Benimki de beklenti işte. Biraz mantıklı ol. Lapa lapa kar yağmış cam teras diyorsun. Pişman mıyım gittiğim için, değilim. Anın tadını çıkarmaktan yanayım, kötü bile olsa. Giriş için verdiğimiz 7 TL ile cam terasta adrenalin dolu kayak yaptık, bu devirde bu fiyata kayak pisti nerede? Wuhuu çok eğlenceli demek isterdim, ödüm koptu kanyonun derinliklerinde kendimi buluvereceğim diye😅 Hoş ben değil siz de bulamazdınız beni.
Ayrılmadan bir türk kahvesi keyfi yapalım dedik. E birde fal kapatırız. İki sade kahve lütfen. Peki karşılaştığımız neydi? Fincanı geçtim, karton bardak bile değil, pet! Bu harika sunumu neye borçluyuz? Pandemiye mi, mevsime mi? Çift kat pet bardak, bu da elimizin yanmaması inceliği olsa gerek. İki yudum kahve alıp kahverengi ve beyazın birbirine karıştığı manzarayla vedalaşma vakti. Bir de taş teras vardı, onu aklımızdan dahi geçirmedik. Geçirmeli miydik 🤭 Yok yok burada sonlanmalı, baharda tüm kanyon yeşile bürünmüşken de tekrar kavuşmalı🤗

24 Haziran 2022 Cuma

Anılarımla serinleyin 🥶

Bir şehre gitmek istersin ve gittiğin gün en en soğuk olduğu gün olur. -32°C 🥶 Tam yaz moduna geçmişken neden soğuktan bahsediyorsun Eminee? Malum blogu yeni açtım, yazdığım ilk anılarla başlayayım, hem de sizi birazcık serinleteyim 😉 Hem Bolu ile hem de ilk tecrübelerimle. Ocak 2021'e gidelim. 1 saat rötarlı gelen otobüs ile düştüm yola. Bir yıl olmadı henüz araç alalı. Tabi İstanbul trafiğine girmeye cesaretim yok. Ya olursa diye HGS'yi bile almıştım ama otobüse olan sevgimizden vazgeçemedik diyelim. Yarı uyur yarı uyanık 7-8 saatin sonunda Bolu'ya ulaştım. Bir taksiye atlayıp otele geldim. Isı hiç iyi değildi. Donuyorum, üç (abartmıyorum) yorgan ile yattım. Güzel bir uykunun ardından gün başladı. İlk işimiz araç kiralamak oldu. İlk defa araç kiralıyorum. Nasıl heyecanlıyım. Tabi bu heyecanımı belli etmemeliyim. Özgüvenim tavan olmalı. Pek işe yaramadı sanırım, rent a car sahibinin tedirgin bakışlarından mahrum kalmadık, emin olabilirsiniz. İlk kez araç kiraladığımı söyledim, mecburdum😅 ama aktif nezamandır araç kullandığım konusunda ufacık bir değişiklik yapabilirdim. Tabiki de yaptım. Since 2017. 😂  Ehliyetimi aldığım yıl itibariyle kullanıyorum efendim(!) Aracı kiraladığım ilk dakikalarda 2 kez stop ettim. Ufak çaplı bir gerginlikten sonra neyseki gözlerden ırak olduk. Gözden ırak oldukta gönülden olamadık. Telefonuma bir mesaj: 'Araca yakıt almayı unutmayın, dizel yani mazot.' Bıraktığım izlenimi bir düşünün😅 Bu travmayı atlatamıyorum. Yolculuk yapacağız, keyifli olmalı. Kahvecide durduk, Abant kahvecisi. İsim vermeyecektim ama o yardımsever koca yürekli kahveci abiyi sevgiyle anmak isterim. Tam önünde durdum, yol üzeri. Gizem kahveleri almak için indi araçtan, ben bekliyorum. Tam karşımdan bir araç geliyor, geri çıkmalıyız, tek yön yola ters girmişim. O da ne? Aman tanrım araç geri gitmiyor. Asla. Ne olacak şimdi? Kahveci abimiz yardımıma koştu ben 10 dk falan bocaladıktan sonra. 'Ben yardımcı olabilirim' dedi, iyi ki de dedi. Vites kolunda ki mandal yukarı çekilerek R vitese takmak gerekiyormuş. Bir daha söylüyorum 2017'den beri aktif kullanıyorum(!) Belli etmemeliyim, belli etmemeliyim... 
İlk durağımız Gölcük Tabiat Parkı oldu. Muhteşem bir manzarayla karşılaştık. O hep gördüğümüz göl manzaralı ev karşımızdaydı. Kartpostalın içindeyiz. Ama göl yok, donmuş. Pürüzsüz buz örüntüsü üzerinde kartaneleri örtüsü. Küçük bir alanda sessizlik, sakinlik, huzuru arayanların yeri. Romantik yürüyüş yolu.. Hele bir de pandemi zamanı gitmişiz, insansız. Hem üşüdük, hem vakit geçirdik, donmak bile güzeldi. Şimdi güzeldi deyince sanmayın ki dudaklarımız morarmadı, titremedik, periferde uyuşmalar hissetmedik. O kartpostal atmosferinde olmak bunların hepsinin önüne geçti. Sonrasında Abant'a doğru yol aldık. Milli parkın içinde oteller, kayak pisti, kaplıca, at binme, atv safari ve yapılabilecek bir sürü aktivite vs. Gidiş yolunda ki dağ evi ve bungalovlar en çok aklımızda yer edenler. Birde sucuk ekmekçiler 😋 Dönüş için gözümüze kestirdik hemen 🍷
Abant Gölü'nün kıyısına kuruluverdik. Güzel fotoğraflar galerimizde yer edinsin diye hipotermiyi göze aldık. -32°C yi görmüş o gün Bolu. Biz hipotermiye girmişiz çok mu 😅 Gizemin dizlerinde ki kırmızılığı unutmayacağım. Çok uzattım, Abant'tan geriye kalan en fiyasko anımı da sıkıştırayım. Artık ayrılacağız,araca yöneldik. Araç çalışmıyor. Uyarı veriyor ama ne uyarısı anlamlandıramıyorum. Rent a car ı arasak sonuç çekici olacak o ilk izlenimimizden bariz belli. Defalarca uğraştık, bulamıyoruz. Ufak çaplı anksiyete! Geçen araçlardan birini durdurduk. Sorunu hemen buldular. Paspas debriyaj altına sıkışmış! Biz bunu anlayana kadar ne ter döktük. Soğuk bile etki etmedi. Sonra da içinde bulunduğumuz durum bizi kahkahaya boğdu. Devamına yol manzaralarında kaybolarak keyifli bir yolculuk yaptık. Her yer beyaz, her yer huzur. Saf, sakin, temiz. Sucuk ekmeği unuttuk sanmayın, yedik, güzel yedik 😋🍷 
Ve Bolu'ya dönecek olursak, biz Bolu insanını çok sevdik, samimi bulduk. Artniyet gütmeyen, yardımsever bir halk ile tanıştık, ya da kendimize zorla yardım ettirdik 😂 Okadar araç anısı anlatmışken trafik ışıklarına da değinelim. Trafik ışığı olmayan bir şehir burası. Dönel kavşak çok ama trafik ışığı yok denecek kadar az. İnsanlar trafikte medeni, yayaya yol vereni çok gördük. Sonradan öğrendik ki pilot bölge seçilmiş. Çoğunluğu ilk araç kiralama deneyiminden oluşan bir seyahat anısı. Bir daha araç kiralar mıyım merak konusu🙄 Yerel bir firma olmayacağı kesin. Burdan rent a car a saygılarımı sunarım, yine Bolu'ya gelecek olursam benim gibi bir şoförü kaybettin, bil isterim, dizel yani mazot demeyecektin.

22 Haziran 2022 Çarşamba

Kendinle karşı karşıya

Nöbettesin, bir hasta yatışa gelir, yanında kızı. Her şeye hakim, her şey hemen olsun, babası iyi olsun ister. Ve sen o kız çocugunda kendini görürsün. Geçmişe gidersin, çıkamazsın. Duygularının içinde kaybolursun. Geçmiş aslında geçmemiş sadece sen bastırmışsındır duygularını. Ve şimdi o duygular karşındadır, bir örneğini daha karşında görürsün. Teselli edemezsin çünkü sonucu bilirsin. Hele ki hasta odasına girdiğinde yatağın cam kenarına çekildiğini, hastanın karşıda ki yeşil araziyi izlediğini gördüğünde 4 yıl önce uzunca kaldığın hastane odasını, babanı karşında görüverirsin,sessiz, sakin, umuda aç, konuşmaya mecali yok. Hızlıca çıkıverirsin dışarı. 'Gündendiler yeni yeşillenmişti tohumundan, bak şimdi kurudular hasat bekliyorlar' demişti babam. O cümleler çıkmaz aklımdan. İşte tam o noktada paramparçayım, duygularımın tarifi yok. Çok hastam oldu, çok hastayla karşılaştım, çogunda duygusal yaklaşmadım olabildiğimce duygusuz göründüm belkide. Ama hastanın kızı, o hastanın kızı, o kız çocugu bana kendimi hatırlattı panik haliyle, karşımda kendimi gördüm 4 yıl önceki halim, aynısı. Ve yüzyüzeyiz, karşılıklı bakışıyoruz belirsiz korkulu, endişeli gözlerle..

Su Altında 👌

Deniz sevdalısı bilirdim kendimi. Otur kumsala saatlerce izle, dalgalar alıp sürüklesin, iyot kokusunu çek ciğerlerine. Kumsalda...